14 Aralık 2013 Cumartesi

Fransız Teğmenin Kadını (Bitmesini Hiç İstemedim)



Merhabalar, biraz önce John Fowles'ın Fransız Teğmenin Kadını isimli kitabı bitirmiş bulunuyorum. Kitaptan o kadar etkilendim ki hemen Selmin Abla'yı arayıp "abla ben kitabı bitirdim bugun işlerim var ama yarın oturup konuşsak olur mu" dedim. Kendisi iki gun yogun olduğundan konuşma faslı haftaya kaldı. Ben de hiç zaman kaybetmeden buraya yazmak istedim. Aslında kitap biter bitmez bloga yazmam, fakat o kadar begendim ki duygularımı hemen yazmak istedim:) Bu satırları yazarken de taze demlenmiş çayımı da bir yandan yudumlamaktayım:). Biliyorsunuz bu yıl Selmin Abla'yla ingiliz edebiyatına dair birçok kitabı okuma kararı aldık. Listemizi yaptık. İlk sıraya da bu kitabı koymuştuk. Tesadüf şu ki ikimiz de yıllardır bu kitabı okumak istiyormuşuz. Kış aylarında kitap okumaktan inanılmaz haz alan ben, uzun bir aradan sonra keyifli bir kitap okumanın verdiği mutlulukla buraya yazıyorum. Yaz ayında başlayan kitap okuma konusundaki isteksizliğim bu kitapla son buldu:). Kitabı satın almadım, sağolsun Fatih'te varmış. Ondan okudum. Eski bir basımdı, yani gıcır gıcır değildi. Benim bu huyum aslında çok kötü. Fatih sahaflardan kitap almayı çok severken aksine ben tertemiz birinci el kitap almayı seviyorum. 

Kitap konusuyla, kurgusuyla, karakterleriyle, psikolojik alt yapısıyla çok iyiydi. John Fowles'ın bu kitaptan önce Koleksiyoncu isimli kitabını okumuştum. Kitabın sonu okuyucu da tokat etkisi yaratsa da onu da sevmiştim. Sanırım Fowles bu işi biliyor, bir şekilde okuyucu kendisine bağlıyor. Dönem, mekan ya da konu fark etmiyor diye düşünüyorum. Kitap zaman olarak 19. yüzyıl İngilteresi'nde geçiyor. Bilindiği üzere bu dönem Victoria Dönemi diye geçiyor. Aslında Victoria Dönemi başlı başına ele alınması gereken bir dönem. Kısacası yasaklarla, ayıplarla dolu, mimaride abartıların görüldüğü, dinin etkili olduğu bir dönem. Yazar kitapta yapılan hataları, aristokrasi sınıfını, yanlış anlamaların silinmez bir leke haline geldiği bu dönemi bir hayli eleştiriyor. Dönemle ilgili çok keskin ve bir o kadar da dogru saptamaları olduğunu da  görüyoruz. Bir taraftan dünyayı saran ve İngiltere'de bir hayli etkili olmuş Sanayi Devrimi'nin eşiğinde bir ülke, diğer yandan bunun getirdiği olumlu ve bir o kadar olumsuz durumlarla yüzleşen halk. Çünkü giderek toplumsal yapı değişiyor. İşçi sınıfı doğuyor. Seri üretime geçiliyor. Ticarette bir hayli yol alınırken, aristokrasi sınıfı ticarete atılmamakta direniyor. Soylu olmak böyle bir şey olsa gerek:) Bu ne kibirdir allahım diyorsunuz kitabı okurken:)). Bunun dışında Amerika'ya göç eden insanların durumunu ve Amerika'nın, İngilitere arasındaki farkları, kültür şokları hepsi kitapta perde arkası olarak veriliyor. İngilizlerin, o dönem Amerikalıları aşağı gördüğü hatta Amerikanca konuşma tarzı diye eleştirdikleri konuşma tarzına da yazar değiniyor. Hatta kitabın bir yerinde Fowles Virginia'nın derhal İngilizleşmesi gerekiyor diyerekten yazar aslında ironide bulunduğunu anlıyorsunuz:) Bu anlattıklarım aslında kitabın arka planında ve bir o kadar içinde olduğu konular. Aslında kurgunun temelini oluşturuyor. Belki de o yuzden kitabı okurken sıkılmıyoruz, bir şeyleri yazar gözümüze sokmuyor ya da bilgilerini ahkam keserek vermiyor. Perde arkasında bırakıyor ve bu karakterleri de daha iyi anlamamıza neden oluyor.

Kitabın konusuna kısaca gelecek olursak; 19 yüzyılda geçen bir aşk hikayesi. Yanlış bir anlamaya maruz kalmış, dönemin getirdiği sert kurallar ve ön yargılar yüzünden üzerine atılan lekeyi temizleyememiş ve kaderine susarak kabul etmiş Sarah ile soylu bir aileden gelen ve hayatını garanti almak için mücadele eden dönemin kuralları karşısında çırpınan, direnen Charles arasında geçen gizemlerle dolu bir aşk hikayesi. Aslında çözümlemesi yer yer zor bir aşk hikayesi. Bunu burada şimdi niye yaptı diyorsunuz, sonra ama kız haklı diyorsunuz. Aaa ne kadar efendi bir çocuk, bu yaptıgına ne demeli, sonra da ama aşkı için Charles direndi  daha ne yapsın diyorsunuz. Yazar sürekli şaşırtıp duruyor okuyanları. Kitabın sonu bile aslında gizemli bitiyor. Victoria Dönemi'nde gördüğümüz mutlu sonlar yok:) Çünkü yazar günümüzden:)). Kitabın bazı yerlerinde zaman zaman duruma Fowles da müdahele ediyor. İşte şimdi bu karaktere şunu yapmak istedim, zaman zaman karakterin kaderini kendisi belirlesin istedim tarzı cümlelerle girişler yapıyor. Fazla ayrıntı verip, heyecanı kaçırmak istemiyorum ama mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. 

Son olarak buraya foto koymak için tarama yaparken filmi olduğunu da gördüm. Merly Streep ve Jeremy Irons oynamış. Bu sahne kitabın en önemli sahnelerinden:) İzlemek kaçınılmaz oldu. Filmi izledikten sonra da izlenimlerimi buraya yazacağım. 


Sevgiler

Bellanomisma

9 Aralık 2013 Pazartesi

2013'de neler oldu? neler değişti?



Merhabalar, blogumu takip edenler bilir, aralık ayı geldiğinde geçirdiğim 12 ayın kısa bir özetini burada yayınlarım. Bir nevi iç dökme de denilebilir. 2012 yılını açıkcası çok sevmemiştim. Özellikle tezin yorucu koşuşturması, sağlık sorunları, işsizlik ve gelecek kaygılarıyla geçen bir yıl olmuştu benim için. 2013 ise   umuttu. Her şeyden arındığım, yeni bir sayfa açtığım, geleceğe neşeyle, güvenle, sevgiyle merhaba diyebileceğim bir yıldı 2013.Herkes gibi belki de 2012 yılının bir an önce gitmesini, 2013 yılının ise hemen gelmesini istiyordum. Sanki yılan misali derimi değiştirip atıyordum ve yeni umutları yeni derimde hissediyordum. Bu yüzden 2013 gelmeden bile özlemle istediğim, gelmesini dört gözle beklediğim bir sene olmuştu. Bilmiyorum yeni yılın sihrine inanan var mı? Gerçekten de 2013 yılı benim için değişimlerin olduğu kısa dönemle de olsa iş sahibi olduğum, mesleki hayatımda akademik anlamda ilk adımlarımı attığım ve hayat arkadaşımı bulduğum sağlıklı, güzel bir yıl oldu. Her şeyin başı her zaman söylediğim gibi sağlık, huzur ve mutluluk. Bu üçü hayatınızda, bedenizde olduğu sürece sanırım yaşamın zorluklarına gögüs germek biraz daha kolaylaşıyor diye düşünüyorum. O yüzden yeni yılın başta ailem, dostlarım ve tüm arkadaşlarım için sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yıl olmasını diliyorum.

Yeni yılı çocuklugumdan beri çok severim. Yeni yıl demek ailemin bütün üyelerimin bir araya geldiği, bolca kahkahaların atıldığı bir gecedir. Bu gece tüm yasaklar kalkardı, mesela gece yarısına kadar oturup televizyon seyrebilirdim ve dilediğim kadar çikolata ve cips yiyebilirdim. Babamın her zaman Baylan'dan getirdiği şemsiye çikolataları da unutmamak lazım:) Bunların içinde belki de en güzeli tombala oynanmasıydı. Biz yılbaşılarında halen az da tombala oynamaya çalışıyoruz. Artık yeni oyunlar da var tabi. Onları da oynuyoruz.

Yeni yılda gönlünüzden geçen her şeye kavuşmanız dileğiyle, sağlıkla, sıhhatle, mutlulukla ve huzurla geçirebileceğimiz güzel bir yıl olsun. Barış ve sevgi hiç eksik olmasın. Etrafınızda hep sizi mutlu edecek güzel insanlar olsun. Bu dilek hepimize gelsin. Çünkü ne kadar mutlu insan ve size deger veren kişi varsa inanın hayat kaliteniz o kadar yüksek oluyor. Ben öyle yapmaya çalışıyorum. Beni üzen, kötü düşünceli, dedikodu yapan ve rahatsız eden kişilerle sıklıkla görüşmemeye ve onları hayatımın dışında bırakmaya çalışıyorum. Siz de öyle olun. Kötü insanları çıkarın hayatınızdan. Bırakın istediklerini düşünsünler, zaten sizin hayatınızda olsalar da bir yolunu bulup sizi üzecekler. En güzeli öteleyin, sonra çıkarın hayatınızdan. 

Yeni Yılınızzz kutlu olsun. Hoşgeldin 2014:))

5 Aralık 2013 Perşembe

İngiliz Edebiyatından Seçmeler


Merhabalar, eskisi gibi blogda fazla yazı yazmadığımın farkına vardım ve bu duruma son vermek adına okuyacağım kitaplar hakkında birkaç şey yazmak istedim. Geçen ay yakın dostlarımdan Selmin Abla'ya bir öneride bulundum. Yıllardır süren dostluğumuzda ortak  birçok yanımız var. Bunlardan biri kitaplar ve diğeri ise ingiliz edebiyatına olan düşkünlüğümüz. Bu yıl İngiliz Edebiyatından seçmeler okumaya karar verdik ve güzel bir liste hazırladık kendimize. Kenarda köşede kalmış victoria dönemi yazarlarından tutun da günümüz yazarlarına kadar uzanan uzun bir liste oluşturduk. İlk kitabımız ise John Fowles'ın unlu kitabı Fransız Teğmenin Kadını. Lise yıllarımdan beri okumak istediğim ama bir türlü okuyamadığım bir kitap olur kendisi. 15 yıllık aradan sonra okumaya başladım:) Selmin ablanın da buna benzer bir hikayesi varmış.  Selmin abla kitabı bitirdi ama ben henuz bitirmedim. Bu aralar okuduğum en iyi kitaplardan biri diyebilirim. Edebi anlamda zevk almanın yanı sıra dönemin ingiliteresi konusunda da bir hayli bilgi edinmemize yol açan bir kitap. Bilmiyorum içinizde okuyan var mı? eğer okuduysanız yorumlarınızı merakla bekliyorum. Önümüzdeki ay ise Howards End'i okuyacağız. Bu kitap için de sabırsızlanıyorum. Sanırım liste guzel olunca sabırsızlanma kat sayısı gunden gune artıyor. Herkese iyi okumalar diliyorum ve ingiliz edebiyatı ile ilgili önermek istediğiniz kitap varsa lütfen yazın. 



Sevgiler

Bellanomisma