18 Ağustos 2012 Cumartesi

Bulgakov- Üstat ile Margarita


Kitap klubü için seçtiğimiz bu kitap ile ilgili söylemek istediğim tek şey okumakta neden bu kadar geç kaldığım oldu. Mihail Bulgakov, Stalin Dönemi'nde yaşamış ve bu dönemin kendi üzerine düşen yükünü taşımış bir yazar. Yazmış olduğu bu kitap ancak ölümünden 20 yıl sonra yayınlanmasına izin verilmiş ve 80 sayfası kitaptan çıkartılmış. 20. yüzyılın önemli yazarlardan biri olarak bilinen Bulgakov eşsiz anlatımı, kurgusu, roman içinde roman olgusu onu önemli bir yer edinmiş olmasını sağlayan özelliklerden sadece birkaçı. 

Kitap aslında iki bölümden oluşuyor. Biri geçmişte, diğeri ise Günümüze yakın bir tarihte geçiyor. Günümüze yakın dönemi anlatmış olduğu bölümde gerçek dünyanın içerisine fantastik öğelerin iç içe girmiş olduğunu görüyoruz. Aslında her şey şair İvan ile editör Berlioz'un İsa'nın ölüm kararı çıkartan Pontius Pilatus ve onun dönemini konuşmaya başladıkları sırada başlıyor. Prof. Woland kılığına girmiş Şeytan ona eşlik eden iki yardımcısı ve konuşan kedi Behemot  onların yanına yaklaşıyor ve  Woland'ın , şair ile editörün konuşmalarına katılmasıyla olaylar değişik bir hal alıyor. Artık Moskova bilindik bir şehir olmaktan çıkıyor. Ardı ardına esrarengiz olaylar meydana geliyor ve birçok kişi ortadan kayboluyor, akıl hastanesine kaldırılıyor, yaralanıyor ve içlerinden bazıları ölüyor.   Bulgakov fanstastik öğelerin olduğu enterasan olayları anlattığı bu bölümde aslında Moskova'nın Stalin Dönemi'nde yaşanan gerçeklerine vurgu yaptıgı bir nebze olsun anlaşılıyor. Kitabın ikinci bölümünde İsa'nın ölüm kararının Pontius Pilatius tarafından açıklandığı ve bu konuda valinin bir iç hesaplaşma içerisine girdiği bölümlerle karşılaşmaktayız. Kitabı okurken İsa'dan bahsedilmiş olduğunu  Pontius Pilatius'tan çıkardım çünkü kitapta İsa'nın isminden  Ha- Nastri diye bahsedilmekte bazı yerlerde de ise Yeşua diye söz edilmektedir. İsa'nın arapça adının Yeşua olduğunu bilmiş olsam da Ha-Nastri'yi bir an çıkaramamıştım. Bu kitaptan sonra hemen Jose Saramago'nun İsa'ya göre İncili'ini okudum. Bu kitabı biraz geç yazmış olmamın nedeni ise, kitabı kitap klubu üyeleriyle agustos ayı için seçmiştik ve ben kitabı temmuzda bitirince arkadaşlarımın okumasını bekledim. Sanırım birçoğu başlamıştır. Kitapta en çok sevdiğim bölümler ise Pontius Pilatus olduğu bölümlerle Üstat'ın anlatıldığı kısımlar oldu. Pontius Pilatus'un kendi iç hesaplaşmasını okurken Dostoyevski'nin unutulmaz karakteri Raskolnikov aklıma geldi. Bilindiği üzere Raskolnikov'u bu kadar ünlü kılan kendi iç hesaplaşması ve vicdan muhakemesiydi. Pontius Pilatus'u okuyunca da bunu hissettim. Üstat adı verilen karakterde ise, Bulgakov'un hayatından esintiler olduğunu anlıyorsunuz. Yazarlar, genellikle kitaplarının her birinde bir karakterin ardına gizlenir oradan bizlere seslenirler. Burada da Bulgakov'un Üstat'ın kılığına girmiş olduğunu düşünüyorum. Kitaptaki fantastik öğeler için şunu söyleyebilirim ki, rus edebiyatında ilk defa karşılaştığım bir tarzdı. Fantastik kitapların tutkunu bir insan olduğum için bu kitabı okumak bir hayli zevkliydi. Tek eleştirim diğer Rus yazarlarının kitaplarında olduğu gibi isimlerin çokluğu ve uzunluğu idi:) Buna benzer bir durum Güney Amerika edebiyatında da var. İnsanın okurken kafası karışıyor. Buna ragmen kurgusu ve dili mükemmel olan kitabı okumanızı öneririm. Everest yayınlarından çıkan kitabı alırsanız hem maddi açıdan hem de manevi açıdan sizin için daha güzel olacağına garanti ederim.:)

1 yorum:

  1. Ne zamandır kitap listemede bu kitap. Bendeki ismi "Usta ile Margarita". Sanırım farklı bir çevirisi.
    Yıl bitmeden okumak istiyorum ben de.

    YanıtlaSil